Seni, öğle uykusu aymazlığıyla seviyorum. Beton ormanında ki küçük bahçem ve papatya. Kışların acımasız soğuğu kadar tertemiz bir his. Göğün yüzü mavi, gökten dökülen yağmur parlıyor, damlalarında yanıyor tenimiz. Seni, karanlığın kör eden haliyle seviyorum. Simsiyah fakat sonsuz. Birbirini her an bulan, birbirine dokunan amma duymayan, soluğu soluğunda koskocaman çaresizlik. Nihayetsiz. Seni, öğle uykusundan sonra su içer gibi seviyorum. Deliler gibi susamış ama uyumuş. Cana can katan serinliğini bilmiş, ellerinden gelen her şeye kapılmış ve inanmış. Yarından habersiz.