Sen şimdi göğü izliyorsun, gökte bulutlar birbirine karışıyor. Az sonra dolunay, birazdan bir kuş pencerene konar. Bir parçan olan yağmurlar, gözlerinden işaret bekliyor bütün damlalar. Gece oluyor ve sen kendini dinliyorsun. Duyduklarının hepsi doğrular. İnanır mısın sesinde her şeyin gerçeği var. Okyanusta bir fırtına kopar, ormanlar sessiz, sular elbette sakin akar. Hangisinde senin parmağın var? Ellerinden uzanıyor gölgene eşlik eden rüyalar. Odanı kaplayan soluklar, gözlerinle dokunduğun duvarlar. Sen sabahı bekliyorsun, dokunulmaz oluyor zaman. Nerede şimdi saçların? Yastığına sarıldın mı yahut birbirine mi bağlandı kolların. Tam da şimdi yıldızlar, tam da şimdi güneş, şimdi açtı gözlerini sokakta lambalar. Çünkü yıldızların içinden, güneşin önünden, lambaların altından geçenler var. Aklın burada mı yoksa yıldızlara mı ulaştı? Sen gölgeni seviyorsun. Bu yüzden her günün sonunda loş ışığı altında odan, gecenin karanlığı var. Bedeninde duruyor izlerim, boynuna dokunsan parmakların köprücük kemiklerine batar. Hiçbir ten benim gibi güzel acıtmaz. Sen sonsuzu seviyorsun, bu yüzden var aynalar. Gözlerini görünce anlıyorsun, ne kadar uzaksın. Nereye kadar gider aklım, aklının aydınlığında var mıyım? Sen hepsini duyuyorsun. Ağacın dalları sallanıyor, kanatlar çırpılıyor, ıslık çalıyor rüzgar, duyuyorsun nabzımda atıyor seni çağıran soluklar. Ne kadar da uzaklar. Sanki yakın oluyor bulutlar. Ellerine dökülüyor yağmurlar. Sen kendini biliyorsun.