Aslında ne kadar yakınmış gökyüzü, ellerini uzatsan sonundaymışız. Aslında ne kadar uzakmış gökyüzü, aklın bir adım önüne çalışmıyormuş. Ruhun sanki denizin en dibinde çırpınıyormuş, dalgalardan habersiz savruluyormuş bedenim. Sanki ilk kez yanıyordu o an gözlerim, hayalini bile tam olarak seyredemiyordum, lanet ediyordum. Su dolan ciğerlerim o bankı hatırlatıyordu, bekliyordum. Denizin hemen yanında izliyordum İstanbul’u, yetmiyordu içime sen diye çektiğim nefesim. İçime sığmıyordu hayalin, taşıyordu içimden ben yine de bekliyordum. Su sağır ediyordu kulaklarımı, tıpkı o bankta oturuyor gibiydim, savaş çıksa ruhum duymazdı; Tüm zerrelerim bir araya toplanmış seni bekliyordum. Artık sanki içime oturuyordu hayallerim, kollarımı kaldıracak halim yoktu. Denizin dibinde veya o bankta oturmamın bir anlamı kalmamış gibiydi, ben kalmamış gibiydim. Belki de yıllarca tüm gücümle uğraşsam okek problemlerimi anlayamaz gibiydim. Peki sence susamış mıdır bunları yazarken bedenim? Ben bunları bilemez haldeyim, gökyüzünün en sonundayım, yeryüzünün en dibinde. Ateşin yakmadığı cehennemdeyim, bin bir parçaya ayrılmış bir bedenim. Artık boş bir siyahı görebiliyor gözlerim, karanlıktan kovulmuş, mahşer yerinde kaybolmuşum..